DGS Sözel Çıkmış Sorular Testi-4

1. Fotokopi imkânlarının sınırlı ve yüksek maliyetli olduğu dönemlerde günümüz gençliğinin bu dijital ortamda hayal bile edemeyeceği “sulu fotokopi tekniği” kullanılırdı. O dönemde metnin kopyasını çıkarırken ecza kokusunun yarattığı baş dönmesi ve sersemlik, okurken satırların karışmasına yol açardı. Üstelik kopyalar çokça havalandırılmışsa ve gün ışığına maruz bırakılmışsa altı aya kalmadan yazılar uçar ve mürekkebin rengi fındıkkabuğuna dönerdi. Yazılar dayansın diye yapraklar çokça karıştırılmamışsa bu defa da bütün tomarlar birbirine yapışır, yırtılmadan ayrılmazdı.

Bu parçada “sulu fotokopi tekniği” ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

2. Leonardo da Vinci; matematikçi, mühendis, botanikçi, haritacı ve çok daha fazlasıydı. Hiçbir alanda resmî bir eğitimi olmayan da Vinci’nin asıl mesleği ressamlıktı. Resimlerinde figürleri olduğu gibi göstermeyi arzu ettiği için insan anatomisi üzerinde çalışmaya başladı. Bu süreçte keşfettiklerinin çoğu, bugün bildiklerimizle tutarlıdır. Tüm bunları 1400’lü yıllarda başarması da onun bilimle yüzeysel olarak ilgilenmediğinin en temel kanıtıdır.

Bu parçaya göre Leonardo da Vinci ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?

3. Urartuların gelişip büyümesindeki iki önemli etken, kurdukları altyapı sistemleri ve acımasız doğaya karşı getirdikleri çözümlerdir. Bunlardan günümüze kalanlar ise verimi artırmak ve özellikle kurak yaz aylarında sulama yapmak amacıyla inşa edilmiş su kanalları ve bentlerdir. Krallar ve soylular, Asurlularda olduğu gibi, yeni bir kentin planlanması sırasında bu kanal ve bentlerin yanına daima bir üzüm bağı ve meyve bahçesi kurdururlardı. Bu bahçelere çoğu kez kendi adlarını, bazen de eşleri veya kızlarının adlarını verirlerdi.

Bu parçada Urartular ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

4. Kendisini mimari üslubuna İstanbul kadar teslim etmiş şehir az bulunur. Bu yönden İstanbul; Roma, Atina ve Gırnata gibi şehirlere benzetilir. Hatta İstanbul’un bu şehirlerden daha üstün olduğu dahi söylenebilir. Çünkü sadece abidelerin bol olduğu bir şehir değildir. Tabiatı da bu eserlerin görünmesine yardım eder. İstanbul her süsün, her kumaşın kendisine yaraştığı o cömert yaratılışlı güzellere benzer. Yedi tepe, iki hatta Haliç’le üç deniz, bir yığın perspektif imkânı ve nihayet daima lodosla poyraz arasında kalmasından kaynaklanan bir yığın ışık oyunu; bu eserleri her an birbirinden etkileyici şekillerde karşımıza çıkarır.

Bu parçada İstanbul ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

5. Albrecht Dürer kendi görüntüsünü takıntı hâline getirmiş ilk ressamdı. Ondan önce başka hiçbir ressam o kadar çok otoportre çizmemişti. Dürer'in ilk eserleri arasında, kendisini on üç yaşındayken gösteren bir çizim yer alır ki bu çizim onun kendi görünümünü şaşırtıcı ve unutulamaz bulduğunu ortaya koyar. Ayrıca otoportresi kendisinin bir deha olduğunu ve bu dehasının da farkında olduğunu gösterir. Dürer'in bütün otoportreleri bu gururu ele verir. Sanki her zaman yaratmaya niyetlendiği şaheserin ögelerinden birinin kendi dehası olması gibi bir durum söz konusudur. Bu bakımdan Dürer'in otoportreleri, Rembrandt'ınkilerin antitezidir.

Bu parçada Dürer ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

6. Juan Rulfo, kendine özgü bir gerçeklik duygusuyla yapıtlarında tekinsiz bir atmosfer kurmakta oldukça başarılıdır. Yapıtlarında, yoksulluğu ve yoksunluğu kolaycı bir merhametten kaçınarak olanca yalınlığı ve gerçekliği içinde betimler. Onun yapıtlarında yoksulluk ve topraksızlık gibi toplumsal konular, yaygarasız bir üslupla sunulur; âdeta bu bilindik sefaletten eşsiz bir estetik yaratılır. Kendi içinde ana temaya bağlı, sürekliliğini koruyan akıcı bir anlatı dili kurulur. İyi ayıklanmış, titizlikle seçilmiş, okuru mutlaka bir yerinden yakalayan can alıcı ayrıntılar belirir yazdıklarında.

Bu parçada Juan Rulfo ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

7. İlk kez rastlamışsak bir şaire, yeni yeni tanıyorsak onu, bütün antenlerimizi gereriz; şairin ne söylediğini, içimizde hangi tellere dokunduğunu daha iyi anlamak için. Oysa nicedir tanıdığımız bir şairin yeni bir şiirini veya şiir kitabını elimize aldığımızda kalabalık bir caddede bir arkadaşın koluna girmenin rahatlığını duyarız ilkin. Burada gidilecek yerlerin, görülecek şeylerin hep aynılığı, nicedir değişmezliğidir bizi rahatlatan. Onun şiir diline, imgelere yüklediği anlama, sözcükleri yoğuruşuna ve en son bütün bunlarla kurduğu dünyaya olan tanışlığımızdır.

Bu parçada sözü edilen okur için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

8. Yeni yayımlanan bir araştırmada, mürekkep balıklarının, öz denetim, haz ve zekâ arasındaki ilişki üzerine kurulmuş marşmelov testini geçtikleri duyuruldu. Test, daha önce insanlar dışında şempanze ve kargalar tarafından geçilmişti. Fakat testi geçen hayvan türlerinin hepsi sosyal yaşayan, alet kullanan ve uzun ömürlü hayvanlarken; mürekkep balıkları bu üç özelliğin de tersine sahip. Teste göre mürekkep balıkları, ölü bir karidesi hemen yemek ve biraz bekleyerek canlı karidesi yemek arasında seçim yapma şansına sahip olduğunda, ölü karidesin konduğu kutuya hamle yapmıyor ve canlı karidesi yemek için beklemeyi tercih ediyor. Araştırmacılar, mürekkep balıklarının insanlar ve kuşlardan altı milyon yıl önce ayrılan evrimsel süreçleri nedeniyle bu tür bir özellik geliştirmelerini ilginç buluyor.

Bu parçaya göre mürekkep balıklarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

9. Hayatta başarılı bir iş yaptığınızda övgü beklemenize rağmen yaygın bir biçimde eleştirilmeniz ve düpedüz yıpratılmaya çalışılmanız doğaldır. Doğal olmayan ise tüm bu olumsuzluklar karşısında sizin siniyor olmanız veya bunu dert edinmenizdir. Oysa bu, zaman kaybından başka bir şey değildir ve onların istediği de size zaman kaybettirmektir. Kendi zamanınızı başkalarının yetmezliklerindeki karanlığa teslim etmeyiniz; hayat çok kısa ve yapacak çok işiniz var.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

10. İki Nobel Ödülü kazanan sadece dört kişi var ve bunlardan ilki Marie Curie. 1903’te radyasyon üzerine yaptığı çalışmalarla fizik, 1911’de ise radyum ve polonyum elementlerini keşfetmesi ile kimya alanında Nobel Ödülü aldı. Radyasyona ve atomların temel doğasına bakarak çığır açan birçok çalışma yaptı. XIX. yüzyılın başlarında, atom hakkındaki bilgimiz nispeten sınırlıydı. Maddenin tam olarak nelerden meydana geldiğini araştırarak elementler ve atomu daha iyi anlamak için çalışmalar yürüttü. Bence onun dehası sadece deneylerinde ve çalışma şeklinde değil, aynı zamanda tam olarak neyi araştırmak istediğine dair tercihlerinde de ortaya çıkıyor. Ayrıca bilimin geleceğinin nerede olabileceğini görmek için inanılmaz bir içgörüsü vardı. Yaşadığı dönemde bir kadın olarak bu kadar yüksek standartlarda iş yapıyor olması da başlı başına etkileyici.

Bu parçada Marie Curie ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmiştir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir