ALES Sözel Çıkmış Sorular Testi-2

1. İlk mizah gazetesi Diyojen’in çıkmasını sağlayan Teodor Kasap, Batı tiyatrosunun Osmanlı tiyatrosu üzerindeki etkisi ve geleneksel seyirliklerin tiyatro içindeki yerine dair sorunlar üzerine çok sayıda yazı kaleme almıştır. Çıkardığı Hayal gazetesinde Karagöz konuşmalarını gazete sayfasına taşıyarak imzasız yazılar yazmıştır. Yine Hayal’de o sırada en başarılı yıllarını geçiren Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu’nu; tiyatro mekânının uygun olmaması, oyuncuların aksanları ve maaşlarını zamanında alamaması gibi yönleriyle eleştirmiştir. Gazetedeki diğer yazılarında da İstanbul’un şehir hayatına dair sorunları ve Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri gibi konuları ele almıştır.

Bu parçaya göre Teodor Kasap ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

2. Ay ve Mars yüzeyine gerçekleştirilmesi planlanan uzun süreli, mürettebatlı uzay seyahatleri için aşılması gereken çeşitli teknik zorluklar bulunuyor. Örneğin insanların ihtiyacı olan her şeyi Mars’a göndermek hem teknik hem de finansal açıdan mümkün görünmüyor. Bu nedenle araştırmacılar orada bulunan malzemelerle bina inşası ve basit araç gereçler üretilmesi gibi konulara pratik çözümler getirmeye çalışıyorlar. Uzun süreli, mürettebatlı görevler süresince kullanılacak çeşitli aletler ve barınaklar inşa etmek için güvenilir yapı malzemelerine ihtiyaç duyulması kaçınılmaz oluyor. Bu noktada yerel kaynakların etkin kullanımının, maliyetleri azaltmaya yardımcı olacağı düşünülüyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

3. Günümüzde insanların büyük bir bölümü, teknolojik değişimin “süreksiz” olduğuna inanır. Bu süreksizlik yaklaşımına göre teknolojik değişim, modern teknolojiyi oluşturan benzersiz makineleri ve aletleri tek başlarına icat eden Eli Whitney, Thomas A. Edison ve Henry Ford gibi bireysel dehaların kahramanca çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Bu görüşün ifade ettiği biçimiyle icatlar, geçmişe çok az şey borçlu olan veya hiç borçlu olmayan üstün kişilerin ürünleridir. Teknoloji tarihi ve bilim alanındaki konularla ilgilenen küçük bir akademik topluluk ise bu açıklamayı basitleştirmeci bir yaklaşım olarak görmektedir çünkü onlara göre bu açıklama; karmaşık teknolojik gelişmeleri süreçten bağımsız bir şekilde, aniden boy gösteren icatlar düzeyine indirgemektedir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

4. Dünya edebiyatını çevirmenler yönlendirir!” sözü ne kadar da doğru bir tespit. Uluslararası edebiyatın köşe taşları olarak kabul edilen “büyük eserler” farklı dillere çevrilerek dünya edebiyatına girer. Çevrilmemiş eser ise böyle bir şansı elde etmekten mahrum kalır. Peki, değerli olan her kitap çevriliyor mu? Edebiyatın da “mal”, “piyasa”, “sanayi” kalıplarına sokulduğu mevcut düzende kitaplar daha çok satış rakamlarına bakılarak çevrilmektedir. Bu nedenle çevirinin vazgeçilmez bir nakliye aracı olmakla birlikte aynı zamanda bir filtre olduğu da unutulmamalıdır.

Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

5. Lewis Carroll’ın Alice Harikalar Diyarında kitabı 1865 yılında yayımlandığında hakkında imzasız bir eleştiri yazısı çıkar. “Bu kitap bir rüya hikâyesi” ifadesiyle başlayan eleştiride okura “Peki ama bu rüyayı gereksiz dolambaçları, boşa çıkan ipuçları, düğümleri ve tutarsızlıklarıyla kim kurgulayabilir?” sorusu yöneltilir. Eleştirmene göre Carroll, tuhaf maceraları çeşitli bileşimler şeklinde üst üste yığmak için çok çaba göstermiştir ve bu çaba da takdir edilmelidir. Ancak eleştirinin devamında “Bize sorarsanız bir çocuk, bu kaskatı ve fazlasıyla biçimlendirilmiş hikâyeyle karşılaşırsa büyülenmez aksine çocuğun kafası karışır.” sözleri yer alır. Ayrıca kitap, içindeki kırk iki resmin ve çizimin fazlasıyla özensiz olmasıyla da eleştirilir. 

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Alice Harikalar Diyarında adlı kitaba yönelik eleştirilerden değildir?

6. Toprağı meydana getiren katı, sıvı ve gaz hâlinde olan maddeler arasındaki fiziksel ve kimyasal ilişkiler sadece bu üç hâldeki maddenin kendi özelliklerine bağlı olmayıp aynı zamanda sıcaklık, basınç ve ışık gibi etkenlerle de ilgilidir. Toprağın su tutma kapasitesi, havalanması, bitki köklerinin gelişmesine karşı toprağın gösterdiği direnç, drenaj durumu, su geçirgenliği, besin elementlerini tutması gibi durumlar onun fiziksel yapısıyla ilgilidir. Toprağın fiziksel özellikleri, temel özellikler olup bunların değiştirilmesi genellikle zordur. Toprakta bulunan bitkileri besleyen elementlerin oranları, kombinasyonları ve iyon değişimi onun kimyasal yapısıyla ilgilidir. Bünyesinde yaşayan mikro ve makro canlılar ise toprağın biyolojik özelliklerini belirler.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

7. Sanat eserinde anlatım biçimi aynı zamanda öze ulaşma biçimini de belirler. İki ayrı sanatçı aynı konuyu çok farklı algılanabilecek biçimde işleyebilir. Bu durum, onların sanatsal ustalıklarının yanı sıra anlattıkları konuya yaklaşımlarına da bağlıdır. Ayrıca sanatçının hangi türü seçeceği, başka bir deyişle eserin biçiminin nasıl olacağı da onun özü üzerinde belirleyicidir. Borges’in sözünü ettiği gibi, artık yeni öyküler yoktur, yeni öykülemeler vardır. 

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

8. Eski Yunanlar müziği her türlü erdemin esası sayarlardı. Onlara göre müzik, ruhun eğitimi ve arınması için son derece önemliydi. “Paignon” adını verdikleri müzikler, dertlere karşı en iyi deva ve avuntulardan sayılır, hastalıklardan kurtulmak için kullanılırdı. Pisagor, umutsuzluğa düşmüş veya asabi hastaları belli melodilerle iyileştirme olanaklarını tespit etmiş, tıbbın babası Hipokrat, kimi hastalarını tedavi etmek için onları ilahilerin söylendiği tapınaklara götürmüştür. En büyük Yunan filozoflarından Eflatun da ahenk ve ritimleri sayesinde ruhun derinliklerine nüfuz ederek müziğin insana neşe verdiğini ve duygularını tatlı tatlı uyarmakla kalmayıp sıkıntılarını ve bunalımlarını da giderdiğini söylemiştir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi müziğin yararlarından değildir?

9 - 10. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Hayal gücünün sınırları ne kadar zorlanırsa zorlansın fantastik edebiyatın nesne ve varlıkları en nihayetinde yaşadığımız dünyadandır. Tarih boyunca hemen her kültürden insan; pegasuslar, ejderhalar, uçan halılar, sihirli lambalar gibi dünyada olmayan sayısız şey hayal eder ve bunu yazı aracılığıyla bize aktarır. Ancak sonuçta hayal edilenler bu dünyada olmasa da hiç olmayan unsurlardan oluşmuş şeyler değildir. Çünkü hayal ettiklerimizin büyük bir kısmını, hatta tamamını, bu dünyada var olan şeylerle oluştururuz. Sadece onları bu dünyada olmayan bir düzen içinde bir araya getiririz. Atlara kanat takarken, uçan devasa sürüngenlere ateş püskürttürürken yaptığımız gibi. Dolayısıyla hayal gücümüz bu dünyada olmayanı bile bu dünyadan hareketle yaratır.

9. Bu parçaya göre fantastik edebiyatta hayal edilen varlık ve nesnelerin bu dünyada var olanlarla sınırlı olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

10. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

11 - 13. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Walter Mischel, Trinidad’da kültürel farklılıklar ve kişilik üzerine bir araştırma yürüttü. Araştırmanın amacı ülkede yaşayan Afrika ve Hindistan kökenli etnik gruplar arasında yaygın kabul gören kişisel farklılıkları tespit etmekti. Hindistanlılara göre Afrikalılar yaptıklarının sonucunu düşünmeden hareket eden, yarını hesaplamadan elindeki parayı harcayan kişilerdi. Afrikalılar da Hindistanlıları cimri, fazla kaygılı ve daha iyi bir gelecek için çalışırken elinde olanın tadını çıkaramayan kişiler olarak tanımlıyordu. Mischel, benzer bir çalışmayı yaşları 7 ila 9 arasında değişen 35 Afrikalı ve 18 Hindistanlı çocukla da gerçekleştirdi. Deney günü Mischel, çocuklara birer çikolata uzattı ve bunu almayıp bir hafta beklerlerse daha büyük bir çikolata alabileceklerini söyledi. Afrikalıların çoğu o gün küçük çikolatayı kabul ederken Hindistanlıların çoğu bir hafta bekleyip büyük çikolatayı almayı tercih etti. Bu çalışma ayrıca iki grup içinden de yaşça büyük olan, ebeveynleriyle aynı evi paylaşan, ailesinde saygı gören, maddi manevi ihtiyaçları karşılanabilen ve kendini güvende hisseden çocukların, zevki erteleme konusunda daha başarılı olduğunu ortaya koydu. Araştırmalarının sonucunda Mischel, bir arada yaşayan toplulukların birbirlerine dair gözlemlerinin bilimsel çalışmalarla kanıtlanabilir gerçeklikler olduğunu saptadı ve çalışmasının sonucunda şunları söyledi: Ön yargılar gerçekten var olan bir durumu ortaya koysa da bu durumun kaynağını bulmaya çalışırken kolaya kaçtığı için sınıfta kalır. Bu da insanların çok iyi gözlemciler ama berbat yorumcular oldukları anlamına geliyor.

11. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

12. Bu parçada altı çizili sözle insanlar hakkında anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

13. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi deneye katılan çocukların tercihlerini etkileyen faktörlerden değildir?

14 - 16. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Charlie Chaplin’e özgü güldürme yeteneğinin çıkış noktası, her birimizin yaptığı gibi, katı ama daima yeni olan, aynı zamanda belirsizlikler ve güçlüklerle dolu bir gündelik hayatın içine paldır küldür dalan bir çocuğun basitliğidir. Bu yüzden onun komedi gücünün sırrı bedeninde değil, bu bedenin maddi ve toplumsal dünyayla kurduğu ilişkide yatar. Chaplin’in yarattığı naif, çevik bedenli ama masum ruhlu Şarlo karakteri, davranışları belirlenmiş insanların ve şeylerin karmaşık ve kusursuzlaşmış evrenine girer. Şarlo’nun fiziksel esnekliği, jestlerini süratle uyarlama ve dönüştürme kapasitesi; naifliğinin kanıtı ve işareti olan aşırı beceriksizliğe insani bir doğallık katar. Şarlo, nesnelerle kavgaya girişir ve bunlar gündelik nesnelerdir: bir şemsiye, bir arkalıklı koltuk, bir motosiklet, bir muz kabuğu... Her daim şaşkın, şeylerin yabancılığı karşısında daima heyecanlı ve rutinleşmiş sıradan eylemlerde bile her zaman beceriksiz olan Şarlo, bu bayağı şeyler karşısındaki tutumumuzu gözümüzde sabitler. Böylece durumu şaşkınlık verici, dramatik ve neşeli hâle getirir. O, aşina olduğumuz dünyaya yabancı biri gibi girerek orada kendi yolunu neşeli hasarlarla açar. Tam da bu sırada aşina olduğumuz nesneler birdenbire aşina olmadığımız bir şekle bürünür ve bize aniden yabancılaşır. Aslında amaç bizi rahatsız etmek ve nesneler karşısındaki bizi, bize daha iyi göstermektir.

14. Bu parçada Şarlo karakterinin özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?

15. Bu parçaya göre Chaplin’in filmlerinde, gündelik hayattaki nesnelerin bize aniden yabancılaşmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

16. Bu parçaya göre Chaplin’in filmlerindeki nihai amaç aşağıdakilerden hangisidir?

17 - 20. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Brene Brown’un “Empatik bir cevap, hiçbir zaman en azından ifadesiyle başlamaz.” cümlesi, olumsuz durumlarda etrafına pozitif dalgalar yayma mecburiyeti hissedenlerin sayısının hızla arttığı günümüzde daha fazla anlam kazanıyor. İşini kaybeden birinin duymak isteyeceği cümle “En azından daha çok kitap okuyabileceksin.” değildir. Çünkü kişi olumlanmaktan ziyade duygularının paylaşılmasını ister. Yaşananlara olumlu tarafından bakmak, elbette iyi ancak kendimizin veya karşımızdakinin yaşadığı olumsuz durumları yok sayıp sadece olumlu duyguları paylaşmak da empati yoksunu bireylere dönüşmemize yol açıyor. “Toksik olumluluk” adı verilen bu durum, olumsuz bir ruh hâlindeki kişinin doğal duygusal deneyimini reddetmesi anlamına geliyor. Toksik olumluluğa göre davranan kişiler; yalnızca kendi olumsuz duygularını bastırmakla kalmıyor, çevrelerinde sıkıntı içinde olan insanların da kendilerine benzemelerini istiyor. Bu kişilerin etrafa saçtığı “Her şeye olumlu tarafından bak.” türünden nasihatler, doğal bir duygu durumunu yapay bir şablonla değiştirmeyi amaçlıyor. Ayrıca bu öneriler, bakış açısını değiştirmekle acının yok olabileceğini ima ederek “Mutlu hissetmiyorsan sorumlusu sensin.” tenkidini de içeriyor. Bu sığ önerilerin özünde birer Truva atının saklı olduğu görülüyor. Çünkü kişiye gerçekleştiremeyeceği bu tür tavsiyelerde bulunmak; muhatabına içeriden saldırıyor ve kişide mutsuzluk, harekete geçememe, değersizlik hissi, olumlu tarafı görememe gibi durumların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Aslında mutsuzlukla baş etmenin birçok yolunun olduğu biliniyor. Örneğin neden gözyaşı döken canlılar olduğumuzu araştıran bilim insanları, cevabın başkalarıyla daha güçlü bağlar kurmak isteğimiz olduğunu söylüyor. Yani sadece kendimiz için değil, acımızın çevremizdeki kişilerce görülmesi için de ağlıyoruz. Bu yüzden acı çekerken empati yoksunu boş cümleler duymak işe yaramıyor. Gerçek iyileşmeyi sağlayan; anlaşıldığımızı hissettiğimiz, duygularımızın kabul gördüğünü bildiğimiz ilişkiler içinde olmak.

17. Bu parçaya göre Brown’un “en azından ifadesiyle başlayan cümleleri” empatik bulmamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

18. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

19. Bu parçada “Truva atı” olarak nitelendirilen önerilerin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

20. Bu parçada toksik olumluluk davranışıyla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir